Cem YıLMazZ Fan ClupPp..!!!

kaynak: tempo

Cem Yılmaz babası ve dayısının kısa belgeselini yaptı

Nebil Özgentürk imzalı 'Türkiye'nin Hatıra Defteri' belgeselinin sekizinci bölümünde Cem Yılmaz'ın çektiği kısa film yer alacak. Yılmaz; 40 yıl önce dünya turunu tamamlayıp Türkiye'ye gelen Sadun Boro'yu karşılamaya çalışan ama başaramayan babasının ve dayısının hikayesini anlatıyor..

Biliyorsunuz, bugüne kadar 'Türkiye'nin Hatıra Defteri' belgeselinin altı bölümü yayınlandı. Yedinci bölümünde gösterilecek kısa film iki hafta önce çekildi. Cem Yılmaz'ın Samatya'da çektiği film ise belgeselin sekizinci bölümünde ekrana gelecek. Kısacası bir yandan belgesel yayınlanırken bir yandan da yeni bölümlerin çalışmaları devam ediyor. Nebil Özgentürk bu gidişatı yönetmenlerin kişisel yoğunlukları ve hava şartlarının müsait olmamasına bağlıyor. Tabii Cem Yılmaz da çok yoğun olduğu için çekimler son haftaya kalmış. Yoksa Özgentürk belgesel teklifini geçtiğimiz kasım ayında götürmüş Cem Yılmaz'a...

MUHTEŞEM AURASI VAR
"Cem'in hatıra defterinde olmasını iki nedenle istiyordum" diyor Özgentürk ve bu iki nedeni de şöyle sıralıyor: "Birincisi; 2000'li yılların hepimizi sarıp sarmalayan çok değerli bir sahne adamı Cem. Muhteşem bir aurası ve değeri var. Bence yönetmenliği ve yaratıcılığı olan bir insan. İkincisi; gerçekten gençlerin çok sevdiği bir Cem Yılmaz var ortada. Ben Cem'in duygularıyla, bir anlamda genç bir yönetmenin de bu hatıra defterinde olması gerektiğini düşündüm. Belki yaşlı-genç diye ayırmak ayıp ama yönetmenler listesini düşünürken 'her renkten, her kesimden olmalı' diye bir kaygım da oluştu..." Tabii ortada Cem Yılmaz olunca, ister istemez işin içinde bir 'komilik' olacağı düşüncesi de hasıl oluyor... Hikayeyi Cem Yılmaz'ın seçmiş olması da bu şüpheyi iyice artırıyor... Cem Yılmaz çekeceği hikayeyi düşünürken babasının ve dayısının geçmişte yaşadıkları 'Sadun Boro'yu karşılama sahnesi aniden aklına düşmüş ve "Buldum!" diye keyiflenmiş. "Bizim muhteşem bir Sadun Boro öykümüz var. Bizim ailemizde yıllardır birbirimize anlattığımız; babamın ve dayımın yaşadığı muhteşem bir hikaye var!" diyerek kolları sıvamış. Babasıyla röportaj yapmış, 40 yıl önce babası ve dayısının Türkiye'ye dönen Sadun Boro'yu karşılama hikayesini anlatmış...

SANDALDAKİ MACERA
Sadun Boro, bildiğiniz gibi dünyayı dolaşan ilk Türk denizcisi... Denizciliğe sandalla başlayan Boro, 63'te kendi yelkenlisi 'Kısmet'i yaptırır. İki sene kızakta bekleyen 10.5 metrelik yelkenliyle 65'te seyahatine başlar; yanında eşi de vardır. Üç yıl sonra Türkiye'ye döner ama bu kez yanında sadece eşi değil, seyahat sırasında doğan kızı Deniz ve Kanarya Adaları'ndan aldığı Miço isimli kedi de vardır... Gelelim Yılmaz'ın hem yazdığı hem yönettiği ve iki hafta sonra cuma günü yayınlanacak olan kısa filmin detaylarına... Filmin adı Sadun Boro'nun teknesinin ismi yani 'Kısmet'... Tarih 16 Haziran 1968. Sadun Boro'nun dünyayı turlaması bitmiş, 3.5 yıl sonra Türkiye'ye dönüyor. Macera ruhlu iki genç adam da, bir anlamda bu ülke toprakları için gurur saydıkları Sadun Boro'yu karşılamaya karar veriyor. Ama binlerce kişi gibi karayoluyla değil, denizden...

ÇEREZLE RAKI İÇMİŞLER
İki genç adam yani Yılmaz'ın babasıyla dayısı karşılama töreni için sandalla Samatya'dan Dolmabahçe'ye yola çıkıyor çıkmasına da hedefe ulaşamıyor! Nasıl mı? Cem Yılmaz'ın anlatımına göre iki kafadarın macerası şöyle gelişiyor: "Dayım ve babam sandalla yola çıkıyor ama bir türlü ilerleyemiyorlar. Üstelik yüzme de bilmiyorlar. 'Niye gidemediniz?' diye sorduğumda 'Tabii biraz alkol ve çerez de vardı' diye itiraf ettiler..." Bu arada Boro'yu 10 bin kişi karşılıyor; ikisi hariç! Burada şunu söylemek lazım tabii; Cem Yılmaz dayısı ve babasının azmini anlatıyor, onlarla alay etmiyor. Güzel bir adam için bir mil öteye de olsa sandalla gitme halini seviyor ve bunu milyonlarla paylaşmak istiyor. Filmde Sadun Boro canlandırılmıyor. "Çünkü Yılmaz bir anlamda babası ve dayısının 10 dakikalık film tadında belgeselini yaptı" diyor Özgentürk ve devam ediyor: "Her şey gerçek ve o gerçeğe Cem kendi muhteşem mizahını kattı, hatta anons yaptı, 'Şimdi size iki kahramanı anlatacağız' diyerek. Sandaldaki macerayı bazen anlatan bazen canlandıran iki adamı 10 dakika izleyeceğiz biz de..."

Sette öldük güldük bittik!

İşin içinde Cem Yılmaz olunca set de çok eğlenceli geçiyor tabii... Ama ondan önce Özgentürk'ün Yılmaz hakkındaki şu övgüleri dikkate değer: "O kadar tevazu sahibi ki... Yönetmenleri rahat ettirmek benim görevim, hatta gerekirse onlara çay götürmek de hoşuma gider. Sonuçta hatıra bırakacaklar bu projeye. Cem görkemli şeyler istemedi; yeter ki bu filmde ışıklar, renkler, her şey konforlu olsun..." Gelelim eğlenceye... Özgentürk özetliyor: "Öldük, güldük, bittik! Evet bazen memleketle ilgili üzüntülü şeyler de konuştuk durduk sette ama genellikle komikti. Zaten yaptığı bu kısa film, belgesel durum olarak çok komik. O da yeni bir şey öğrendiğinde hep gülüp duruyordu." Mesela babasının "Çerez de vardı" dediğini ilk kez çekimler sırasında öğrenmiş Cem Yılmaz. Tabii normalde ayda bir gördüğü babası ve dayısıyla çekimler yüzünden günde 7 saat görüşmesi de ayrı bir eğlence! O yedi saatte haliyle aile muhabbeti de çok açılmış! İki tane gülen Anadolu insanı; babayla dayı... Özgentürk diyor ki: "Cem her şeyden bir renk çıkarıyor, her şeyden bir keyif çıkaran bir insan. O yüzden yönetmen olarak Cem'in setinin kötü olma şansı yok! Hele renksiz ve üzüntülü olma, hatta aksilik olma şansı da yok!"

Ailenin hepsi komik!

* Cem'in zekası olağanüstü, aklına bir şey geldikçe bu kısa filme yansıttı. Yaratıcılığı fark ediyorsunuz, çok sık tanık olunca A.R.O.G'a olan heyecanını da gördüm. Biraz senaryo muhabbeti yapınca fark ettim, A.R.O.G çok sıkı geliyor.
* Bu vesileyle ben Cem'in dayısı ve babasıyla da sık görüştüm, özellikle baba Arif Yılmaz'la üç dört kez gırgırımız olmuştur. Cem'deki bu mizahın, durum komedisi maharetinin biraz genetik olduğuna inanıyorum. Dayı da baba da son derece sevimli, son derece mizaha yatkın adamlar. Esprilerle, anlattıkları fıkralarla ve anılarla ne kadar komik olduklarını gördüm. Bir de tevazu sahibi adamlar. Cem'in de tevazusunun oradan geldiğini fark ediyorsun...
* Bir de sahiden güzel aileymiş; birbirlerini çok güzel seviyorlar. Belli ki anne de özlüyor, sık sık telefonlaşıyorlar. Baba, dayı, abi, birbirlerini şakayla, sokaktaki üslupla ne güzel sarmalıyorlar, doğrusu imrendim.


Kaynak : Sabah Gazetesi

Cem Yılmaz broş gafını ’affetmedi’

ALİ EYÜBOĞLU

Yeşilçam broşunu vermek üzere sahneye gelen Altınbaş Genel Müdürü “Yılın En İyi Kadın Oyuncusu” ödülünü alan Özgü Namal’a ‘Nurgül Hanım’ diye hitap edince Cem Yılmaz fırsatı kaçırmadı ve sahneye fırladı



BEYOĞLU Belediyesi ile TÜRSAK Vakfı’nın ortaklaşa düzenlediği “Yeşilçam Ödülleri”nin Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’ndaki gecesine giderken bu denli eğlenebileceğimi tahmin etmiyordum. Cem Yılmaz sahnede olduğu birkaç dakikada salonda kahkaha fırtınası kopardı. “En İyi Kadın Oyuncu” seçilen Özgü Namal’a bu kategori için hazırlanan broşu vermek üzere sahneye gelen Altınbaş Genel Müdürü Atilla Sezgin’in gafı geceye damgasını vurdu.

SEZGİN “Altınbaş olarak ‘En İyi Kadın Oyuncu’ seçilen Nurgül Yeşilçay’a bir broş hazırladık” deyince Namal, mahcup bir şekilde, “Ben de isterdim burada olmasını” dedi. Altınbaş’ın gafı salonda gülüşmelere neden olurken, bir sonraki ödülü vermek üzere kuliste bekleyen Cem Yılmaz sahneye fırlayarak Sezgin’i tebrik edince salon kahkahaya boğuldu.

Kaynak : Milliyet Gazetesi

cem yılmaz & özlem tekin

A.R.O.G’un TV reklamı ve Cem Yılmaz

Cem Yılmaz'ın A.R.O.G'u 5 Aralık'ta vizyona girecek ama ünlü komedyen çok akıllı bir tanıtım taktiğiyle herkesi aylar öncesinden büyük beklentiye soktu.

Neredeyse A.R.O.G ile yatıp kalkar hale geldik. Dün de televizyonlarda filmin reklamları dönmeye başladı.

Hem A.R.O.G'un hem sponsor Türk Telekom'un reklamı. Ama ne reklam...

İlk kez, bir sinema filmine konulu bir TV reklamı çekildiğini gördüm. Cem Yılmaz, filminin reklamında bile izleyeni alıp bir yerlere götürmeyi başarıyor.

Film ve sponsoruyla ilgili en doğru mesajları veriyor.

Hem de izleyeni eğlendiriyor. Akıllı adam...

Tüm maliyeti sponsora yüklüyor, hem filmini, hem reklamını yapıyor. Recep İvedik'in gişe hasılatı 30 trilyonu geçmişti. Cem Yılmaz'ın A.R.O.G'dan çok daha fazla kazanacağına inanıyorum...

http://www.bugun.com.tr/yazar.asp?yaziID=46435

Cepte transfer dönemi başladı

Numara değiştirmeden operatör değiştirilmesine imkan veren numara taşınabilirliği bugün başlıyor. Büyük operatör Turkcell numarasını taşıyana her ay 30 dk hediye ederken, Avea, Cem Yılmaz'ın oynadığı reklam filmiyle 'rekabette ben de varım' dedi.....



Yılmaz, bir taşla iki kuş vurdu

Turkcell, numarasını Turkcell'e taşıyana her ay 30 dk bedava kullanım hakkı verirken, Avea son dakika yayınlamaya başladığı Cem Yılmaz'lı reklam filmiyle rekabetin kıyasıya geçeceği mesajını verdi. Cem Yılmaz, AROG'un reklamını yapmayı da ihmal etmedi.

http://yenisafak.com.tr/Ekonomi/?t=09.11.2008&i=149237

Cem Yılmaz ve Şahan bilgisayar diliyle konuşuyorlar

Arka Sokaklar dizisinin Komiser Rıza Baba’sı usta oyuncu Zafer Ergin, Cem Yılmaz ve Şahan Gökbakar’ın yaptığı filmleri eleştiri yağmuruna tuttu.


Önce Kurtlar Vadisi dizisindeki Baron, şimdi de Arka Sokaklar dizisindeki Komiser Rıza Baba karakteriyle gönüllere taht kuran Zafer Ergin, Star TV’de yayınlanan Mega Magazin programında yayınlanan röportajında Cem Yılmaz ve Şahan Gökbakar’ın filmlerini nasıl buluyorsunuz? sorusuna “Genç bir nüfus var ve bu gençler belli bir komedi kalıbından çok hoşlanıyorlar. Dilleri çok değişik. Türkçe değil. Bilgisayar diliyle konuşuyorlar. Bu filmler de bu yüzden tutuyor” diye yanıt verdi.

http://www.gazeteport.com.tr/MAGAZIN/NEWS/GP_329278

Polat Alemdar, Recep İvedik olur mu?

Polat Alemdar KanalTürk'te Medyatik programında konuktu. Genelde kuzu gibiydi, R'leri söylemekte zorlanırken zaman zaman Beyaz'a benziyordu. Ancak Doğa Rutkay'ın sorduğu bir soruda kaşları çatıldı. Hatta öyle bir bakış fırlattı ki, Doğa'nın neredeyse ödü patladı. Bir kez de olsa onu vadideki kurt gibi gördük.

Programa yeni katılan sevgili Yüksel Aytuğ da, ilk yayına müthiş hazırlanmış. Soruları ile çok başarılı bir şekilde Kurtları sıkıştırdı. Kapanışı beyaz atkı takarak, mafya babası görüntüsüyle Polat'ın arkasında yapması da ince bir planın ürünüydü. Yüksel'den gelen "Kurtlar Vadisi-Irak filmini yapıp, Irak'a gittiniz. Şimdi gemilerimizi Somali'de korsanlar kaçırıyorlar. Kurtlar Vadisi-Somali yapacak mısınız?" şeklindeki soruya bayıldım. Polat Alemdar da "Evet yapacağız, Kurtlar Vadisi-Barbaros Hayrettin adıyla Somali'ye gideceğiz" diye cevap verdi gülerek. Şimdilik bu işin şakası tabi. Ancak belli mi olur, bir bakarsın Polat, Somali'deki korsanları iki tabancayla beş dakikada halleder. Gemiye helikopterden atlayarak. Yüksel'in "Necati Şaşmaz'a Polat kimliği hem yakıştı, hem de yapıştı" yorumuna itiraz geldi. "Yakışma" tamamdı ama yapışma reddedildi. Necati Şaşmaz gerekirse komedi filminde bile oynayabileceğinin sinyalini verdi. Şöyle bir düşündüm. Recep İvedik'in yeni çekilecek bölümünde başrollerden birini Polat Alemdar oynuyor... Yok yahu mümkün değil. Kafamda canlandıramıyorum Polat'ı Recep İvedik ile yanyana bir filmde... Hele hele Recep İvedik'in kendisi hiç olamaz... Veya Hababam Sınıfı çekilse tekrar, sıralarda Polat oturuyor, ne komiklik yaparsa yapsın gülemem gibime geliyor. Belki Cem Yılmaz ile AROG filminde oynayabilirdi. Elinde taştan yapılmış bıçakla koca dinazorları patır patır yere indirebilirdi. Eğer Cem Yılmaz Arog filminin devamını çekerse bence Polat Alemdar'ı da düşünmeli. Filmin adı da Dinazorlar Vadisi olabilir...

Arnold Schwarzenegger'i uzun yıllar tıpkı Polat gibi önüne geleni imdirirken izledik. Terminatör daha sonra kalktı, hamile bir babayı oynadı komedi filminde. Acaba Polat da mı hamile babayı oynamalı? Herşey bir yana Kurtlar Vadisi hayatımıza gireli 6 yıl olmuş. Ve hala zirvede. Müthiş bir başarı bu...

"Bir nesil bizimle büyüdü" demekte haklılar...

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/def...8&y=BekirHazar

bu akşam Cem Mumcu, Pelin Batu ve Harun Tekin'in sunduğu programda Cem Yılmaz'ın sohbeti, inanılmez derecede keyifliydi Cem Yılmaz, gerçekten çok şahane, çok zeki bir adam hem espirileri, hem göndermeleri, hem de kendisiyle geçtiği dalga filan gerçektende çok büyük çok başka bir adam Cem epeyidir bir sohbetini izlememiştim, bir kez daha hayran kaldım kendisine keşke programın tekrarını verseler, yeniden izlemek isterim

Sanatta kraliçeyi de kralı da halk seçer

Son dönemin en popüler şarkıcılarından Zeynep Dizdar ‘Popun kraliçesi benim!’ derken neyi kastetti? Ajda Pekkan’a benzetilmekten şikayetçi mi? Kedisine neden Shakira adını verdi? ABD’ye ne zaman yakınlık duydu? Hepsi ve çok daha fazlası bu röportajda.....

Sevdiğiniz filmler?

Yeşilçam filmlerini çok severim. Yakın dönemden Yavuz Turgul’un Muhsin Bey ve Ömer Vargı’nın Her şey Çok Güzel Olacak filmlerini unutamıyorum. Cem Yılmaz’ın A.R.O.G.’unu merakla bekliyorum.

Cem Yılmaz’ı tutuyorsunuz demek?

Onu beğenmeyen bir tek kişi var mı? Zekasına ve çalışkanlığına hayranım. Bazı magazin programlarında şarkılarımı mırıldandı, çok hoşuma gitti. Ayrıca çok efendi biri. Her şey Çok Güzel Olacak’ta Mazhar Alanson’la birlikte şarkı da söylemişti. Cem’in ses rengi de iyi bence.


http://www.stargazete.com/roportaj/s...cer-149993.htm

‘Yaşam sadeleşmek zorunda’

Manas’a göre, “Deniz üstünde yaşamak da bir proje değil, gelecek!” Güneşle ilgili enerji fantezisi için 20 yıla ihtiyacımız var...

ELİF TÜRKÖLMEZ

15/11/2008

Kısa kollu gömlek kalmayacak, güneş gözlüğü ve eldiven takacağız. Kadınlar daha sade ve az renkli giyinecek. Beş siyah çorap, beş siyah tişörtle hepimiz birer Cem Yılmaz olacağız. Özür dilemek kalkacak. Türkiye Fütüristler Derneği Başkanı Alphan Manas’la 21 Kasım’da İstanbul’da yapılacak zirve öncesinde akıbetimizi konuştuk

Biz sıradan fanilerin gelecekle ilişkisi, en fazla kahve falı baktırmak, biraz daha ileriye gidenlerimiz için de Tarot’a bulaşmak şeklinde tezahür eder. ‘Yarın ne giysem’den ‘Cuma gecesi nereye gitsem’e uzanan minör planlar yaparken bile dünyanın en zor kararını verircesine zorlanırız. İşte biz kendi geleceğimizle ilgili sığ sularda kulaç atarken, fütüristler tüm dünyanın geleceğini ilgilendiren ayrıntıları pat diye söylemekten geri durmuyor, binlerce datayı tarayıp disiplinler arası bir platformda harmanlayarak geleceğin nasıl bir yer olacağını tahayyül ediyor. ‘Gelecek bilimci’ diye Türkçeleştirebileceğimiz bir titre sahip bu insanlar, “100 yıl sonra tatil diye bir şey kalmayacak, 50 yıl sonra küllük, birkaç yıl sonra ‘Affedersiniz’ sözcüğü...” dediğinde İnsanın ‘Kâhin misin sen?’ diye sorası geliyor ama söylediklerini destekleyecek iddialı alt metinlerle yüzleşmek, hikâyenin devamını dinlemek için yeterli oluyor. Detaylarla dolu bir hikâye olan fütürizmi, 21 Kasım’da İstanbul’da gerçekleştirilecek Fütüristler Zirvesi öncesinde konunun ehli, Türkiye Fütüristler Derneği Başkanı Alphan Manas’la konuştuk.

Fütürizm nedir?
Uzgörü, inovasyon ve stratejiden oluşur, kehanet değildir. Dünya o kadar hızlı gelişiyor ki rekabet çok agresif ve kontrolsüz hale geldi. Gelecekbilim bunu kontrol etmek için var........


En büyük değişimler neler olacak?

İnsanların giderek sadeleşeceğini düşünüyorum. Daha basit yaşayacağız, renkler sadeleşecek. Özellikle kadınlar artık daha sade renklere ve kıyafetlere yönelecek. Bilimkurgu filmlerinde görürüz ya, hep aynı üniformayı giyer insanlar; işte bu gerçekleşecek. Cem Yılmaz bunu şimdiden yapıyor. Siyah şalvarı, tişörtüyle artık bir ikon. Beş siyah çorap, beş siyah pantolon; işte bu! Cem Yılmaz çok zeki bir adam, önden gidiyor. Yaşamın getirdiği sıkıntılar insan hayatında önemli değişikliklere yol açacak, insanlar yük atmak isteyecek, ‘kullan-at’ ve yaşamda sadelik geri gelecek. Ekonomik krizle alakası yok bunun, yaşam bu komplikeliği kaldıramaz, sadeleşmek zorunda.......

http://www.radikal.com.tr/Radikal.as...ate=23.11.2008

CMYLMZ

KEMAL YILMAZ
KÜLTÜR-SANAT / 24/11/2008


Geçen hafta ‘Üç Kuruşluk Opera’ deyip, herkesten önce size Bienal’in temasını söyledim. Ha ne oldu, boyum mu uzadı? Hayır. Ama ne yapalım benim de işim bu. Hem basın toplantısının heyecanını da kaçırmış sayılmam, maşallah küratör hanımların şovu yıllarca unutulmayacaktır, kaçıranlar yansın. Ses Tiyatrosu’ndaki basın toplantısından sonra kalabalığa karışıp İstiklal Caddesi’nde azıcık yürüdükten sonra kendimi Urban adlı kafede buldum. Hani sanki İKSV yetkilileri ‘Arkadaşlar, çıkışta Urban’da toplanıyoruz’ diye anons yapmışlar gibi herkes oraya aktı zaten. Zaten uzunca bir süredir bir nevi güncel sanat lokali şeklinde faaliyet gösteriyor bu mekân. Yemekler orada yeniyor, içkiler orada içiliyor, dans ve müzik için de karşı kapıya, Dogzstar’a gidiliyor. (Buranın işletmecileri biraz daha titiz! Kendinizi müdavim sanırken içeri alınmayabilir, içki siparişi verirken azarlanabilirsiniz, ben uyarayım.) Urban’ın sahibi Ergun da bir güncel sanat lokali işletmecisi olarak sanatın ve sanatçının dostu olmakta kararlı. İşe, sanatçılardan değil ama eleştirmenlerden başlamış durumda. Kafenin üstündeki yerin Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Derneği AICA’nın yeni bürosu olacağı söyleniyor. Bana biraz derneğin yeni başkanı Ayşegül Sönmez’in müdavimliği hatırına yapılmış bir jest gibi geldi. Ama iyi olur, hem belki AICA’nın kronik devam sorunu Urban’ın şarapları ve biralarıyla biraz çözülür belki...
Cumartesi günü şiddetli rüzgâr ve yağmur, ağzımın tadını kaçırdı.
Evden çıkmadım. Bu sayede bir sürü şey seyrettim ama en ilginci Habertürk’teki ‘Kısa Devre’ydi. Bu isim bana futbol yorum programlarını çağrıştırıyor
ama neyse ki alakası yok. Geçen hafta Mazhar Alanson’la hakikaten kısa
devre yapan programı mutlaka duymuşsunuzdur. Programı sunan
Cem Mumcu, Pelin Batu ve Harun Tekin üçlüsü aslında kendi aralarına müthiş bir uyum içindeler, bu uyumun bileşenlerinden ileride uzun uzun söz etmek isterim. Ama bu hafta kalan yerimi Cem Yılmaz’ın (bir akrabalığım yok kendisiyle!) 2.5 saatlik performansına ayırmak istiyorum. Evet, 2.5 saatten fazla bir süre Cem Yılmaz kendini, filmini, komediyi, sinemayı, ailesini yani her şeyi anlattı. Her zamanki gibi mütevazi, sevimli ama aynı zamanda bilgili ve özgüvenliydi. ‘Kısa Devre’ üçlüsü (ve sanırım bir ara gördüğüm ikinci konuk Ozan Güven) ve ben ve diğer televizyon başındakiler hiç ağzımızı açmadan dinledik, adam kendini dinletmeyi biliyor valla. Bugün magazin sayfalarında konuşulanların geniş bir özetini bulursunuz. Bizim Radikalciler çok entelektüel olup hiç televizyon seyretmedikleri için, okurlarımız bunlardan mahrum kalmasın diyerekten kalan yerimi küçük alıntılara ayırıyorum. Konteksten kopuk olacak ama kimse kusura bakmasın, 2.5 saatlik konuşmanın da konteksiyle uğraşılmaz.

“Bedri Baykam’a sesleniyorum, Porto-Fener maçında n’olur çekirdek yemeyin. Yanınızda oturacağım.”

“O karikatür karakterlerinin animasyonlarını seyretmek isterim. Ben bulurum onlara para. Mesela Erdil Yaşaroğlu yapsın, ben de seslendireyim.”

“Bir Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz, Woody Allen, Yavuz Turgul filminde oynamayı çok isterim”

“Bana da yurtdışından teklif geldi. Norman Jewison’ın ‘High On Earth’ filminde doğulu bir grubun lideri gibi bir şey. Düşündüm ama kabul etmedim, sonra çekilmedi o film.”

“İhsan Oktay Anar’ın ‘Puslu Kıtalar Atlası’nı çekmek isteyen çok sinemacı var. Zor bir iş o. İki sene çalışırsın, beş ayda çekersin, 30 milyon dolar gerekir. Sonra kime satacaksın?”

“Televizyona, film yapmayacağım. 45 dakikalık kısa hikayeler çekmek isterim. Ama çok seyredilmez. Böyle bir şey için gereken parayı da televizyonlar vermez. Varsa verecek olan yaparım.”

“Benim abim çok komiktir.”

“Ozan (Güven) çok komiktir.”

“Babam çok komiktir.”

http://www.radikal.com.tr/Default.as...CategoryID=113

9 milyon $'a mal oldu, izlense iyi olur yani!



Buge CANKAT

Cem Yılmaz, yeni filmi 'A.R.O.G'un üzerinde 1.5 yıldan beri uğraştığını söyledi: 9 milyon dolar harcadık ve izlenmeye layık bir iş çıkardık. Pahalıya çıktığı için izlense iyi olur yani!..

Cem Yılmaz, 5 Aralık'ta vizyona girecek yeni filmi 'A.R.O.G.'un 9 milyon dolara mal olduğunu açıklayarak, "Çok oldu biraz! İzlense iyi olur yani! Ama izlenmeye layık bir film... Seyircinin o kadar vicdanı vardır herhalde" dedi. Ünlü komedyen, katıldığı bir televizyon programında la ilgili merak edilenleri anlattı...

* İşle ilgili duygulu bir günümdeyim... Tüm ekip olarak bugün filmi izledik. Umduğumun üzerinde diyebilirim. Çok gururlandım, çok mutlu oldum. Ekibin içinde olan ve sonrasındaki yapılan işlerden pek haberdar olmayan oyuncu arkadaşlarım çok heyecanlandılar. Herkes çok duyguluydu, bir daha izlemek için can atıyorum.

BENİ KİMSE SALLAMADI

* 'A.R.O.G'un önemli bir komedi filmi olduğunu düşünüyorum. Epik bir destan... Bugün izlerken bu duyguya kapıldık. 'Yaa bu da olmasın bir filmde yani... Bu da mı oldu yaaa' dedik. İzlemesi hoş bir fantastik komedi oldu.

* Futbol sahnesinin çekimlerini aktif bir taşocağında yaptık. Aslında tehlikeliydi. Sabah dinamit patlatılıyor, akşam biz çekim yapıyoruz. Orayı iyi atlattık, çok fazla bir kaza gelmedi başımıza...

* Taner Baltacı ile beraber çektik filmi ama ben sürekli oyuncu kostümü ile olduğum için tayt, lüle lüle saçlar, gözlerimde beyaz lens, kimse beni sallamıyordu.

* Bizim futbol maçı yaptığımız bir sahne var. Roberto Carlos'un dublörü oynadı. Ayağı topa değmiş bir insan değilim. Mesela küçükken abimle topumuz vardı, hiç eskimezdi. Ama bakın filmde ne goller attım!

HİÇ SEVİŞEMEDİM...

* 1.5 yıldır 'A.R.O.G'la uğraşıyorum. Bu kadar süredir kendime vakit ayıramıyorum. Bu gördüğünüz ben değilim, saçım bile benim değil.

* Ben reytingimin olduğuna inanmıyorum. 45 dakikalık film yapabilirim ama kim izler? Tekliflere açığım. İzlenen şeye para veriyorlar, eğer bunlar için de para vereceklerse tabii ki yaparım.

* Zaten başka bir filmde oynamam için de bana bir teklif gelmedi. Ben de isterim bir Nuri Bilge, Yavuz Turgul, Zeki Demirkubuz, Çağan Irmak filminde oynamak. Çağan'ın filminde ben oynasaydım keşke ama inandırıcı olmazdı. Jön değilim ben!

* Filmlerimde hep kadınlarla ilişkisi olmayan karakterleri canlandırdım. Ben hiç sevişemedim; yazdığım hikayelerde kendime hiç sevişme sahnesi yazmadım...


Politika bana hiç komik gelmiyor

* 'Canım Ailem' dizisinde arkadaş hatırına oynadım. Onun dışında bir dizide rol almam. Kafam basmıyor, zorlanırım. Öyle bir mesaiye hazır değilim.

* Talk-show da yapamam, ona hiç enerjim yok; belim ağrıyor benim. Ama televizyon filmi yapabilirim. Ama benim kafamdaki şeyler hep pahalı şeyler.

* Niye politik mizah yapmıyorsun diyorlar? Politikayı şaka olarak görmüyorum. Bana hiç komik gelmiyor ve alanıma girmiyor. İyi olduğum konuda performans göstermek istiyorum. Politik mizahın iyisi çok zordur.

KRİZ TEDBİRİM YOK

* 'Amerika'da başkana bile şaka yapıyorlar' deniliyor ama onların halkı o olgunlukta. Biz o olgunlukta değiliz. Ben kafamdaki şakayı yapsam, yarın yokum burada...

* Kriz için hiçbir tedbirim yok. Şu sıralar birileri gerçekten çok ciddi paralar kazanıyor ama inanın ben kazananlardan değilim. Harcayan bölümdeyim.

http://www.sabah.com.tr/gny/haber,3E...26FEDBD6D.html

Nuri Bilge filminde oynamak isterdim



Dışarıdan hiç film teklifi almadığını söyleyen Cem Yılmaz, “Mesela bir Nuri Bilge Ceylan filminde oynamak isterim. ‘Issız Adam’da da oynamak isterdim ama inandırıcı olmazdı” diyor

CEM Yılmaz’ın 9 milyon dolar harcadığı A.R.O.G filmi, 5 Aralık’ta vizyona giriyor. Habertürk’teki “Kısa Devre” programına katılan Yılmaz, “Hiç böyle bir film izlememiştim, yapanların eline sağlık” dedi. Komedi konusunda kendisini bilirkişi ilan eden Cem Yılmaz, dışarıdan hiç film teklifi almadığını açıkladı ve “Gelse neden beğendiğim bir işi kabul etmeyeyim” diye konuştu. Yılmaz, şöyle devam etti: “Mesela bir Nuri Bilge filminde oynamak isterim. Bir Zeki Demirkubuz filminde de... Mesela Çağan Irmak’ın son filmi ‘Issız Adam’da oynamak isterdim ama inandırıcı olmazdı.”

Maymun benden pahalı

Cem Yılmaz, A.R.O.G’da maymun çok pahalı olduğu için maymun sahnelerini, radyo dalgalarıyla hareket ettirilen ve içinde insanların olduğu kostümlerle çözmüş

Yeni filmi A.R.O.G 5 Aralık’ta seyirciyle buluşacak olan Cem Yılmaz, önceki gece HABERTÜRK’te ekrana gelen “Kısa Devre” programına katıldı.
Cem Mumcu, Pelin Batu ve Harun Tekin’in sorularını yanıtlayan Yılmaz, 93 günde çektiği ve 9 milyon dolar harcadığı A.R.O.G’un son halini programa gelmeden önce perdede izlediğini ve ortaya çok iyi bir film çıktığını söyledi.

‘Yapanların eline sağlık’

Yılmaz, “Hiç böyle bir film izlememiştim, yapanların eline sağlık... Duygulu bir günümdeyim, umduğumun üzerinde diyebilirim. Çok gururlandım, çok mutlu oldum. Ekibin içinde olan ve sonrasındaki yapılan işlerden pek haberdar olmayan oyuncu arkadaşlarım çok heyecanlandılar. Herkes çok duyguluydu, bir daha izlemek için can atıyorum. O da 5 Aralık’ta bütün izleyicilerle birlikte olacak. Önemli bir komedi filmi olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.

Programda bir ara Ozan Güven de sürpriz yaparak canlı yayına katıldı. İşte Cem Yılmaz’dan inciler...

Maymun Arjantin’den geldi

A.R.O.G için maymun arıyoruz. Bir fiyat çıkardık. Maymun çok pahalı, benden pahalı... Biz de radyo dalgalarıyla hareket ettirilen ve içinde insanların olduğu maymun kostümleriyle bu işi çözdük. Maymunları Arjantin’den getirdik.

Komedi konusunda bilirkişiyim

Diyelim ki mahkemeye düştük. Konu komiklik, herhalde beni bilirkişiye çağırırlar. O nedenle onu kimseye bırakmıyoruz. Onun komikliğine karar vermesinler müsaade edin de... Bunun ulaşacağı kitleyi bilerek, isteyerek paylaşıyorsun. Bütün alaycılığıyla ‘muhteşem filmin mütevazı tanıtımı’ diye alaycı bir şey söyleyebiliyorsun. O nedenle, ona güvenerek diyebilirim ki, epik bir destan. Bugün izlerken ona kapıldık. ‘Yaa bu da olmasın bir filmde yani... Bu da mı oldu yaaa’. Fantastik komedi, izlemesi hoş. 9 milyon dolar harcadık, en uzun süren filmimiz oldu.

Kafamdaki şakayı yapsam ben yarın yokum

Politik mizahın iyisi zor. Bununla ilgili genel kültür gerekir... Daha doğrusu yalnız yapan için değil, tüketen için de bir gelişmişlik ister. Mesela hep diyorlar ki, ‘Amerika’da komedyen var, başkanla ilgili ne biçim şaka yapıyor’. E tamam da, seyircisi var onun. Benim kafamdaki şakayı yapsam, ben yarın yokum. ‘Bizim ülkemiz mizah cenneti’ derler. En sevmediğim iki cümleden biri bu. Bir tanesi de ‘Yaa sizin işiniz ne kolay, aç televizyonu ne olaylar var’. Yahu sen memleketi güllük gülistanlık yap ben sana ne komikler bulurum.

Recep İvedik’i izledim

Seyrettim televizyonda, kimse telaş yapmasın. Seyredip seyretmeme meselesi değil. Oradaki özen-özensizlik, şu ya da bu bir tercihtir. Prodüksiyona yüklenmek gereğini hissetmek, ‘kostüme özenelim’ demek, bunlar işin isteyeceği şeyler. Sizin şahsen isteyeceğiniz şeyler değildir ki. Benim kanaatim o. Öyle bir şey yapmak isteyip, öyle bir şey yapmış bir kimseye, ‘öyle değil böyle yapmalısın’ diyemeyiz.


Robin Williams’tan iyiyim

Hep bir kıyaslama içindeyiz ama bunun çok doğru olduğunu düşünmüyorum. ”Robin Williams’tan iyiyim, orası kesin...

Beni attın mı Cem?

Aylar geçti üzerinden dün bir montaj numarası yaptık. Ozan (Güven) telefon açıp diyor ki, ‘Beni attın mı?’ ‘Ya seni nasıl atayım filmden’ dedim. Aramızda bir şaka bu. Çünkü oyuncunun canı bu yani. ‘Bu bana telefon açıp, ‘Aklına oğlum gelsin, Ali gelsin’ diyor. Oğlu, ‘Amca babamın sahneleri atma. Babamın sahnesini atma amca. Eve para lazım’ diyor. Sanki sahne bazında anlaşmışız.


Ailemle iki gün geçireceğim

Annem ve babamla görüşemiyorum. Beyaz’ın annesini çok sevdiğinden bahsedilir ya, benim de bir annem var ve şimdi aklımda tek bir şey var, ailemle görüşmek. Yarından itibaren ailemle dolu dolu iki gün geçireceğim.

Kendime hiç sevişme sahnesi yazmadım

Ben hiç sevişemedim, yazdığım hikâyelerde kendime hiç sevişme sahnesi yazmadım. Bir gün öyle bir yazacağım ki...

http://www.milliyet.com.tr/Cafe/Habe...sterdim&ver=68

A.R.O.G. için deli para

24 Kasım 2008

Cem Yılmaz son filmi AROG'a ne kadar para harcamış biliyor musunuz?
Cem Yılmaz, 5 Aralık'ta vizyona girecek yeni filmi 'A.R.O.G.'un 9 milyon dolara mal olduğunu açıklayarak, "Çok oldu biraz! İzlense iyi olur yani! Ama izlenmeye layık bir film... Seyircinin o kadar vicdanı vardır herhalde" dedi. Ünlü komedyen, katıldığı bir televizyon programında 'A.R.O.G'la ilgili merak edilenleri anlattı...

BENİ KİMSE SALLAMADI

* 'A.R.O.G'un önemli bir komedi filmi olduğunu düşünüyorum. Epik bir destan... Bugün izlerken bu duyguya kapıldık. 'Yaa bu da olmasın bir filmde yani... Bu da mı oldu yaaa' dedik. İzlemesi hoş bir fantastik komedi oldu.

* Futbol sahnesinin çekimlerini aktif bir taşocağında yaptık. Aslında tehlikeliydi. Sabah dinamit patlatılıyor, akşam biz çekim yapıyoruz. Orayı iyi atlattık, çok fazla bir kaza gelmedi başımıza...

* Taner Baltacı ile beraber çektik filmi ama ben sürekli oyuncu kostümü ile olduğum için tayt, lüle lüle saçlar, gözlerimde beyaz lens, kimse beni sallamıyordu.

* Bizim futbol maçı yaptığımız bir sahne var. Roberto Carlos'un dublörü oynadı. Ayağı topa değmiş bir insan değilim. Mesela küçükken abimle topumuz vardı, hiç eskimezdi. Ama bakın filmde ne goller attım!

HİÇ SEVİŞEMEDİM...

* 1.5 yıldır 'A.R.O.G'la uğraşıyorum. Bu kadar süredir kendime vakit ayıramıyorum. Bu gördüğünüz ben değilim, saçım bile benim değil.

* Filmlerimde hep kadınlarla ilişkisi olmayan karakterleri canlandırdım. Ben hiç sevişemedim; yazdığım hikayelerde kendime hiç sevişme sahnesi yazmadım...

http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=167052

Okan ve Cem Yılmaz ağlıyor!

Cıne5'te renk uzmanı konuşuyordu. “Köprüyü maviye boyayalım intiharlar azalır. Kırmızı renk dalgalar yayıyor, bu yüzden boğalar saldırıyor. Maçlarda kırmızı kart futbolcuyu daha da saldırgan yapıyor. Kırmızı kart yerine mavi kart gösterilmeli” diyordu.

En ilginci ise Cem Yılmaz ve Okan Bayülgen'le ilgili olanıydı. “İkisi de siyah giyiyor. Siyah tahribat demektir. İkisinin de çocukluğuna gidildiğinde bir araştırın tahribatlar çıkar. Sahnede güldürüyorlar ama geri planda çok ağlıyorlardır.” şeklindeydi bu tarif.

Cem Yılmaz ve Okan Bayülgen derhal siyahları çıkarıp, maviye dönmelidir.

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/?t=...8&y=BekirHazar

Cem Yılmaz futbol konuşursa...

A.R.O.G’da hem teknik direktör, hem de iyi bir futbolcu olarak izleyeceğimiz Cem Yılmaz, Fuat Akdağ ve Rıdvan Dilmen’le haftanın “en”lerini seçecek.



Fuat Akdağ ve Rıdvan Dilmen, not defterlerini açıyor, haftanın oyuncusunu, teknik direktörünü, hakemini, gollerini değerlendirirken, futbolun eğlenceli yönünü de gözler önüne seriyor. İkilinin konuğu ise ünlü komedyen Cem Yılmaz.


Fuat Akdağ ve Rıdvan Dilmen, gelecek hafta vizyona girecek ve öyküsü yontma taş devrinde geçen A.R.O.G filminde karşımıza hem teknik direktör hem de iyi bir futbol oyuncusu olarak çıkacak olan Cem Yılmaz ile futbolu konuşacak. Futbolla ilişkisini seyirci olmaktan öteye taşıyamayan ünlü komedyen ile Akdağ ve Dilmen, Süper Lig’de haftayı değerlendirecek, futbol gündemini ve Fenerbahçe’yi konuşacak. Rıdvan Dilmen, Fuat Akdağ ve Cem Yılmaz futbolun güzelliklerini birlikte yorumlayacak, keyife keyif katacaklar.

NTV SPOR NASIL İZLENİR?

NTV SPOR, Digitürk 79. kanal, D-Smart 45. kanaldan, Kablo TV S-29 bandı ve ve Türksat 3A uydusundan izlenebiliyor. NTV SPOR’un uydu değerleri ise şöyle: 11054 megahertz yatay (H) frekans, 30000 ksym, 5/6 FEC.

Not Defteri
Yayın günü: 26 Kasım Çarşamba
Yayın saati: 20.10 (Canlı)

http://www.ntvmsnbc.com/news/466991.asp